Oluler, Biz ve Kelebekler
Buz gibi bir kis gunu uyanirsin. Demli bir cayin bugusunda yuzunu yikar, kendine en cok yakisan renklerden kiyafet secersin.
Sallana sallana iskelenin yolunu tutarsin. Yururken havayi koklarsin. Temiz degildir, burnunun diregini sizlatir aci kokusu ama senin sehrinin havasidir soludugun, kredisi vardir, mutlulukla icine cekersin.
Sicak simidini yerken bekledigin seslerden birini duyarsin. Diger seslerle bulusmak icin binersin vapura. Kisa bir yolculuktan sonra en sevdigin kafede her biri ayri hayatlarin sahibi, farkli cografyalarin insani, bas basa verir soylersin en sevdigin yemekten bir tabak.
Keyif yapacaksin ya gelir caylar, gider kahveler. Bir konu acilir ansizin. Herkesin bir olusu vardir. Icimizde yasattiklarimiz ve hatta hayatlarimizdan uzaklastirdigimiz disimizdakiler.
Gunluk kaygilar, sikintilar birakir kendini cumlelere. Cumleler birbirine baglanir, hepimizin icindekilere bir baslik atar.
Yavas yavas temizlenir icin, paylasma bir mucize gibi gelir yerlesir masamiza. Sonra birisi gider hepimize birer hediye verir. O an oturdugumuz yerin 50 sene onceki siyah-beyaz resmidir.
Eski olan herseyi hatirlar, guler, kalkarsin oradan. Farkli seslerin sana kattiklariyla zenginlesmis hissedersin.
Icinde bir enerji, islik calarak yurursun kalabalik sokakta. Icin kanatlanmistir, gider bir kelebek anahtarlik alirsin dukkanin icindeki onca pariltili seyin arasindan sana goz kirptigini gorunce.
Gun bitiyordur. Yavasca baska birseye donusecektir. (Elif Akbas Boz 2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder