16 Kasım 2012 Cuma

'Mimar Sinan'daki ilk at kuyruklu kız bendim'


Son sahnesini her defasında gözyaşları içinde oynadığı oyununda Alzheimer hastası bir kadını canlandıran ünlü oyuncu Çolpan İlhan ile eşi Sadri Alışık'tan gizli kurduğu tasarım atölyesini ve moda tutkusunu, korkularını, ağabeyinin tavsiyesi üzerine Mimar Sinan Üniversitesi'nde saçlarıyla bir ilke imza attığı günleri ve oyununu konuştum.

Elif Akbaş Boz/İstanbul 2012

Türk sinema ve tiyatrosunun ünlü ismi Çolpan İlhan geçtiğimiz Şubat ayında sergilenmeye başlanan ve yeni sezonda da izleyiciyle buluşmaya devam eden “Sonbaharı Beklerken” adlı oyunda Alzheimer hastalığına yakalanan ünlü yazar Iris Murdoch’ı canlandırıyor.

Marjinal bir kadının hastalığının da etkisiyle yaş aldıkça “unutmaya” başladığı hayatı izleyiciye, aşk ve evlilikle ilgili değerleri hatırlatıyor.
Çolpan İlhan son sahnesinde gözyaşlarını tutamadığı oyunuyla, oyunculuktan sonra hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelen moda tasarımcılığıyla ilgili sorularımızı yanıtlarken kendisinde  iz bırakan hayat kesitlerini bizimle paylaştı.

'Sonbaharı Beklerken' etkileyici bir oyun. Siz oyunda Alzheimer'a yakalanan bir kadını canlandırıyorsunuz. Duygusal yoğunluk yasayarak empati kurulabilecek bir karakter olsa gerek. Bize bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Çolpan İlhan: Ben birkaç yıldır tiyatroda oynamıyordum. Farklı bir şey arıyordum. Ve sonunda önüme o meşhur filmin konusu geldi. Iris Murdoch'ın hayatı.
Müthiş bir kadın, müthiş bir kafa, müthiş bir deneyim. Gençken aklına eseni yapan marjinal bir kadın yavaş yavaş ne hale geliyor. Bir hayat geçiyor ve hayatin sonu. Oyun bize hayatin içinden bir kesit sunuyor.

‘SAHNEDE ÖLÜRKEN GÖZÜMDEN YAŞ AKIYOR

Sizi role en çok çeken ne oldu?
Ç.İ:İnsan gençlik ve orta yaş devresinin sonuna geldiğinde şöyle bir duygu başlıyor: "Ne olacağım? Sağlığım nasıl olacak?
Ben Iris'i çok iyi anlamak istedim. Bir kaç hastanede gözlem yaptım. Ailesinde bu hastalıktan dolayı ölen kişilerle konuştum.
Sahnede ölürken gözümden yaş akıyor. Film olsa yakın çekim dersin, zorlarsın ağlamak için ama sahnede doğal olarak akıyor yaşlar.

‘SADRİ'DE ÇOK ZORLU ŞEYLER YAŞADIK’

Unutmak nasıl bir duygu?
Ç.İÇok kötü. Bir boşluk...
Unutmak bir korku getiriyor. İnsan kendisini boşlukta hissediyor.
Iris'in bir cümlesi var : ‘Neden bu kadar çok araba var? İnsanlar çok konuşuyor’ diyor. Bunlar Iris'e korku getiriyor. Hayatın içinde her şeyden korkuyor. Bu bir boşluk işte.

Sizi en çok ne korkutur?
Ç.İ:Aile düzeninin bozulması. Her şeyin hep düzgün gitmesini istiyorum. Özellikle sağlık açısından. Sadri'de çok zorlu şeyler yaşadık. O acıyı, o üzüntüyü çok iyi biliyorum. Hayatı düzenli, sağlıklı kendi içimizde iyi götürmek istiyorum.

Oyunda evlilik kavramı da irdeleniyor. Günümüzde yaşanan evlilikleri nasıl görüyorsunuz?
Ç.İ:Herkes kendi içinde bir şeyler yaşıyor. Evlilik, özveri ve karşılıklı anlayış isteyen, iyi bir ortama oturtulması gereken bir müesese.
Ben evlendiğim günden beri bunun farkındayım. Ben de Sadri de bu noktalara uymaya çalıştık ve  başarılı olduk.

36 yıllık evliliğin sırrı neydi?
Ç.İ:Anlayış, her şeyden mesele çıkarmamak, yüz göz olmamak, kendinden çok ona güç vermek, onu kalkmaya zorlamak ve onun boşluklarını doldurmak.
Bu ikili bir hayat. O ne kadar yükselirse o kadar güzel, sen ne kadar yükselirsen o kadar güzel. Kavgayla, lüzumsuz laflarla kıskançlıkla bunu çökertmenin anlamı yok.

'MİMAR SİNAN’DAKİ İLK AT KUYRUKLU KIZ BENDİM’

İnternette sizinle ilgili yorumların bir çoğunda "Hayat çizgilerinin bu kadar yakıştığı başka bir kadın yok" diyorlar. Bakımlı bir kadın mısınız?
Ç.İ:Ben yüzüme hiç estetik yaptırmadım. Kendisiyle bu kadar ilgisi olmayan bir insan olamaz. Ne krem bilirim ne başka bir şey. Bakımlı bir tip değilim.
Sadece makyajla hiç yatmam o da rahatsız olduğum için.
Gençliğimde upuzun saçlarım vardı. Mimar Sinan Üniversitesi'nde okurken hepimiz değişik tipler olmak isterdik.
Sabahları saçlarımı bir türlü toparlayamazdım. Bir gün ağabeyim beni ikaz etti ve dedi ki ‘sen de at kuyruğu yapsana Avrupa'da çok moda.’
Ben de lastikle topladım saçlarımı. Belki de vardır bilemem başka ama okuldaki ilk at kuyruklu kız ben oldum. Gazeteciler gelip görüntü aldı.
‘KİMSEYE SÖYLEMEDEN GİZLİ BİR ATÖLYE TUTTUM’Siz 70'lerin sonundan beri modayla, tasarımla ilgileniyorsunuz. Bu da sizin için oyunculuk gibi bir tutku mu?
Ç.İ:Yılların oyuncusuyum. 200'e yakın film çektim, birçok tiyatro oyunu sergiledim ve bu benim mesleğim ama boş yasamak istemiyorum ve başka sevdiğim şeyleri de yapıyorum. 
Bir modaevim var ve 40 yıldır orada tasarım çalışmaları yapıyorum. Bir modelin çıkışı beni heyecanlandırıyor. Çok da güzel bir müşteri potansiyelim vardır.
Yurt içinden gelen çok müşterim var. Gaziantep'ten Eskişehir'den özel geceler için uçakla gelir provaya girer, geri giderler.
İnsan yakınlığım vardır benim. Müşterilerim sanki eski dostlarım gibi oluyor giderek ve bu da beni çok mutlu ediyor.

İlk butiğinizin açılma öyküsü ilginç. 
Ç.İ:Butiğim 1977-78 döneminde açıldı. O zamanların ünlü bir mimari vardı Yılmaz Sanlı. O Avrupa'da çok hoş bir pasaj görüyor ve Şişli’de bu pasajı yapıyor.
O zamanlar sanatçıların bir kısmı gazinolarda sahneye çıkma gibi faaliyetler içindeydi. Biz de Sadri'yle İzmir'deydik.
Yılmaz bey de oraya geldi ve bize ‘Ben Yılmazlar pasajını Avrupa'da gördüğüm ünlüler pasajı gibi yapacağım ve hepinize bir dükkan ayırdım. Orada bir şey yapın’ dedi.
Dönüşte ben gidip baktım 14 metrekare bir dükkan. Düşündük düşündük ve sonunda orada ilk butiğimi açtım. Bir iki dışarıdan gelen şeyleri koyduk butiğe ama bu beni tatmin etmedi.
Hiç kimseye söylemeden bir yer tuttum. Kendime "burada bir atölye kuruyorsun" dedim. Sadri'ye bile sonradan söyledim. Ortaya da bir makine koydum.
Ne düşünüyorsam modelistle birlikte ortaya çıkarıyorduk ve sonra gidip o elbiseyi Pasajdaki kapıya asar,beğenip beğenilmeyeceğine bakardım.
Gelinlikler, tuvaletler dikiyoruz.

Yakın çevremden duyduğuma göre özel bir gece için kıyafet almaya gelenlere "tasarım koçluğu" da yapıyormuşsunuz. 
Ç.İ:Kişinin seçtiği kıyafetle takacağı aksesuarları getirtirim, ayakkabılara bakarım. Kısaca onunla baştan aşağı ilgilenirim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder